56 yaşındaki Merve Y., sağ bacağında hissettiği karıncalanma hissi ile tıbbi yardım arayışına girdi. İlk başta basit bir sinir sıkışması ya da dolaşım problemi olarak düşündüğü bu durum, yaptığı tetkikler sonucunda beklenmedik ve üzücü bir hastalığın habercisi çıktı. Doktorlar, Merve Y.’ye yaptığı testler sonrasında korkunç bir teşhis koydu: "Üç haftalık ömrünüz kaldı!"
Merve, hastaneye gittiğinde ilk olarak birkaç gün içinde şiddetlenen karıncalanmanın sadece basit bir ağrı ya da ardışık bir rahatsızlık olduğunu düşünüyordu. Ancak, hastanede yapılan muayene ve testler sonrası durumunun ciddiyeti ortaya çıktı. Nörolojik tetkiklerin yanı sıra, yapılan MR ve tomografi incelemeleri Merve’nin vücudundaki ciddi sorunları açığa çıkardı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, Merve’ye teşhis edilen hastalığın ileri evre kanser olduğu anlaşıldı. Bu hastalığın aşırı derecede yayılmış olması, tedavi etmek için fazlasıyla geç kalındığını gösteriyordu. Bu durumu öğrenen Merve, büyük bir şok yaşadı.
Geçmişte sağlıklı bir yaşam süren Merve, bu durumu kabul etmekte zorlandı. Üç hafta içinde hayatının sona ereceğine dair duyduğu korku, ailesi ve sevdikleri üzerinde de derin bir etki bıraktı. Merve’nin ailesi, bu zor zamanlarda yanında olmayı, ona moral vermeyi ve süreci birlikte atlatmayı amaçladı. Merve’nin kızı, annesiyle geçirdiği zaman dilimini daha anlamlı hale getirmek için her anın kıymetini bilmeye çalıştı. Merve, bile bile son günlerini geçirirken, geçmişteki anılarına dalarak bu süreçten en iyi şekilde faydalanmaya çalıştı. Yaşamın ne denli kıymetli olduğunu ve her anın değerliliğini bir kez daha gözlemledi.
Hastanedeki tıbbi ekibin sunduğu psikolojik destek hizmetleri, Merve için büyük önem taşıyordu. Doktorlar, Merve’ye uygun destek sistemleri ve nakil süreçleri hakkında bilgi verip, ona tahammül edebileceği kaynaklar sundular. Kanser teşhisi konulduktan sonra Merve’nin yaşadığı duygusal dalgalanmalara yönelik sunulan seminerler, hasta örgütlerinin desteği, onu yalnız hissettirmedi. Ailesiyle ve arkadaşlarıyla paylaştığı duyguları, durumda oluşabilecek belirsizlikleri aşmasına yardımcı oldu.
Üç haftalık süre zarfında Merve, kendi hayat akışını, sevdikleriyle geçirdiği zaman dilimini ve yaşamın kıymetini doğru bir perspektiften değerlendirme şansını buldu. Aslında, hayatın her anının kıymetini bilmek ve sevdiklerimizle geçirilen her annenin değerli olduğunu kavradı. Sağlığın, yaşamın en değerli hazinesi olduğunu bir kez daha anladı. Merve, bu zorlu süreçte sağlık ekibi ve sevdikleri ile birlikte mücadele etti ve elinden geleni yapacağını belirtti.
Merve'nin yaşadığı bu durum, birçok insan için ilham kaynağı oldu. Bu tip zorlu süreçlerde, hayata dair umut ve cesaretle yaklaşmanın önemini giderek daha fazla insan anladı. Her ne kadar yaşam süreleri kısıtlı olsa da, hayat dolu anılar biriktirmek ve sevdiklerimizle yaşamak, her zaman öncelikli olmalıdır. Bu hikaye, sağlık ve yaşamın değeri üzerine düşünmeye sevk eden bir hatırlatıcı işlevi görüyor. Merve’nin yaşadığı bu talihsiz olay, insanların sağlıklarını koruma ve sevdikleriyle geçirdikleri anların kıymetini bilme konusunda bilinçlenmelerine vesile olabilir.
Hastanelerde aldıkları hizmetler ve destekler, hastaların süreçlerini daha kolay geçirmelerini sağlarken, aynı zamanda sevdiklerinin ve tıbbi ekiplerin destekleriyle moral bulmalarını da temin ediyor. Merve’nin hayat hikayesi, tıbbın sınırları ve insana dair olan her şeyin ne kadar önemli olduğuna dair bir hatırlatma niteliğindedir. Bu yüzden, her anı dolu dolu yaşayabilmek ve sağlık açısından var olan her şeyi değerlendirerek ilerlemek en önemli unsurlar arasında yer almaktadır.