Son yıllarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanı sürecinde yaşanan yenilikler, hem araştırmacılar hem de uzmanlar arasında önemli tartışmalara yol açtı. Özellikle son olarak gündeme gelen 6 sorudan oluşan test, bu alandaki tanı yöntemlerini sorgulamak için adeta bir kıvılcım oldu. DEHB, çocukluk döneminde sıklıkla teşhis edilirken, yetişkinlerde de etkileri gözlemlenmektedir. Ancak, bu karmaşık durumun doğru bir şekilde teşhis edilmesi için genellikle çok daha kapsamlı değerlendirmelere ihtiyaç duyulmaktadır.
DEHB tanısı genellikle bir dizi değerlendirmeyle konulmaktadır. Kapsamlı gözlemler, bireyin davranışlarını analiz eden anketler ve klinik değerlendirmelerin yanı sıra, aile geçmişi de dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede geliştirilen 6 soruluk test ise, hızlı bir tanı amacı güderek süreci basitleştirmeyi hedefliyor. Ancak uzmanlar arasında bu testi uygulamanın doğru olup olmadığı yönünde ciddi endişeler bulunuyor. Kısa bir testin sonuçları, bireyin yaşadığı zorlukların nedenini tam anlamıyla yansıtabilir mi? Üzerinde düşünülmesi gereken kritik bir soru...
Uzmanlar bu yeni testin pratikte ne ölçüde yardımcı olabileceği konusunda farklı görüşlere sahip. Bazı klinik psikologlar, bu tür bir uygulamanın, özellikle ilk araştırmalar için hızlı geri dönüş sağlama amacıyla faydalı olabileceğini öne sürüyor. Ancak daha derinlemesine analizlerle desteklenmediği sürece, bu tür bir yaklaşımın yanıltıcı olabileceğinin altını çizmektedir. Hastaların semptomlarını daha iyi anlamak için kapsamlı ve çok yönlü bir değerlendirme sürecinin elzem olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu bağlamda standart bir test olan 6 sorunun eksik kalabileceğini belirtmektedir.
Bunun yanı sıra, DEHB’nin sadece öğretici bir sınıf ya da iş ortamında gözlemlenen davranışlarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda bireyin sosyal hayatında da önemli etkiler yarattığını düşünüyorlar. Bu sebeple, testin sadece birkaç soru ile geçiştirilmesinin yanıltıcı olabileceği ve bireyin genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunuyorlar. Özellikle, çocuk ya da gençlerde DEHB’nin yanlış bir tanıya neden olması, potansiyel olarak eğitimsel ve duygusal sorunlarla karşı karşıya kalmalarına sebep olabilir.
Bütün bu tartışmalara rağmen, testin yaygınlaştırılması durumunda, hızlı tanı için faydalı bir araç olabileceği düşünülüyor. Ancak, göz ardı edilmemesi gereken bir başka nokta ise, her bireyin farklı olduğunu ve aynı belirtilerin farklı nedenlerle ortaya çıkabileceğini unutmamak gerekiyor. Bu testin, bireysel farklılıkları ve psikolojik dinamikleri göz önünde bulundurmadığı takdirde, yanlış teşhis ve tedavi süreçlerine yol açabileceğini vurgulayan uzmanlar, dikkat edilmesi gereken bir konuya daha dikkat çekiyorlar.
Sonuç olarak, 6 sorudan oluşan DEHB testi, özellikle başlangıç aşamasında, dikkatle ve profesyonel bir rehberlik ile kullanılmadıkça potansiyel riskler taşıyor. Bireylerin ve ailelerin, bu tarz testlerin sınırlamalarını anlamaları ve kapsamlı bir değerlendirme sürecine başvurmayı tercih etmeleri en iyisi olacaktır. DEHB tanısı konulmasında yalnızca test sonuçlarına dayanmak yerine, bir uzmanın deneyim ve bilgilendirmesiyle desteklenmiş bir süreç izlenmesi gerektiği her zaman hatırlanmalıdır.